AndA YogA
” Özgürleştirir…”
e-mail: sinehayat@gmail.com gsm : O544 425 69 03
İnsan bedenini ruhun tapınağı olarak gören Yoga, Sanskritçe, “yuj” sözcüğünden türemiştir.Birlikte olmak, bir bütün olmak, birleştirmek, bütünleşmek, bağlamak, anlamlarında kullanılır.Bu birleşme nasıl olur? Karşıt şeylerin birliği, doğada özgürce bir arada bulunur.
Hayatın doğasındaki bu ‘Yin–Yang‘ ilişkisi, insan doğasında da bulunmaktadır.
İşte yoga, insandaki bu karşıtlıkların, birbiri üzerinde baskı kurmadan birlikte yaşamalarının yolunu açar.
Zihin-Beden…Dağılma–Toplanma… Gevşeme–Gerilim …Kapanma–Açılma…Dolma– Boşalma… Dişil–Eril…Negatif–Pozitif…Karanlık–Aydınlık…Yersel–Göksel…Aktif–Pasif… Bütün bu karşıtlıklar asana denilen iç ve dış bedene yönelik hareketler; pranayama denilen nefes çalışmaları ve meditasyon uygulamalarıyla ; dönüştüren zıtlıklar haline gelir..
Böylece zihin ve bedendeki enerji akışının önündeki engeller temizlenir. Karşıtlıkların bu
gönüllü birliği de insanın özgür doğasının yolunu açar.
Yoga; zihni, mekanik ve kalıplaşmış dogmalarla dolu düşünme biçimlerinden kurtararak, insanın özgürleşmesi için çalışır. Böylece zihin ve beden arasına sıkışıp kalmış olan enerjinin yolu açılır. Hayat enerjisi (prana/chi), enerji merkezleri (çakralar) ve enerji kanalları (nadiler) yoluyla beden içinde bütün yönlere doğru akmaya başlar. Sağlıklı bir zihin-beden ve ruha sahip olan insan, bütün bir insanlığın ve bütün bir canlılığın duygusunu içinde hisseder
O anda bedenimizi büyük bir yaşama sevinci kaplar.
Yoga; zihni, mekanik ve kalıplaşmış dogmalarla dolu düşünme biçimlerinden kurtararak, insanın özgürleşmesi için çalışır. Böylece zihin ve beden arasına sıkışıp kalmış olan enerjinin yolu açılır. Hayat enerjisi (prana/chi), enerji merkezleri (çakralar) ve enerji kanalları (nadiler) yoluyla beden içinde bütün yönlere doğru akmaya başlar. Sağlıklı bir zihin-beden ve ruha sahip olan insan, bütün bir insanlığın ve bütün bir canlılığın duygusunu içinde hisseder
O anda bedenimizi büyük bir yaşama sevinci kaplar.
Nedenini tam olarak bilemediğimiz bir esriklik yaşarız.
Beden, ilk zamanlar alışmadığı için, yoga hareketlerine direnir, “Nereden çıktı şimdi bu kobra duruşu, balık duruşu, kedi duruşu? Ah omurgam ! Ah boynum !” der. Kaslar; yoga hareketleri asanalar sayesinde bir sazın, bir kemanın telleri gibi belli bekleme süreleri içinde gevşetilip- büzülerek sanki akord edilir. Aslında akord edilen ve hayatın titreşimiyle eşleştirilen bütün bir bedendir. Derinin ve hemen altında ve iç organların çeperlerinde bulunan ve bütün bedene oksijen taşıyan kılcal damarlar bu esnemeler sayesinde de kalbin işini rahatlatır. Üst derinin yaşımız ilerledikçe, kırışması kılcal damarların oksijensiz kalması ve kurumasıyla ilgilidir.
Hareketsizlik yüzünden erken yaşta ihtiyarlık hastalığına yakalanan insanların elinin üstündeki deriyi parmaklarınızla sıkıştırın, derideki buruşukluğun çabuk kaybolmadığını göreceksiniz. Yoga hareketleri hangi yaşta olursanız olun, bedendeki kalsium üretimini artırır ve kemiklerin güçlenmesini sağlar. Bu güçlenme diğer sporlardaki gibi dışsal bir güçlenme değil esnek ve kalıcı bir güçlenmedir. Özellikle boğazdaki paratrioid bezine yönelik mum ve balık duruşu, yediğimiz besinlerdeki kalsimun dışarı atılmadan bedende değerlendirilmesini sağlar.
Hareketsizlik yüzünden erken yaşta ihtiyarlık hastalığına yakalanan insanların elinin üstündeki deriyi parmaklarınızla sıkıştırın, derideki buruşukluğun çabuk kaybolmadığını göreceksiniz. Yoga hareketleri hangi yaşta olursanız olun, bedendeki kalsium üretimini artırır ve kemiklerin güçlenmesini sağlar. Bu güçlenme diğer sporlardaki gibi dışsal bir güçlenme değil esnek ve kalıcı bir güçlenmedir. Özellikle boğazdaki paratrioid bezine yönelik mum ve balık duruşu, yediğimiz besinlerdeki kalsimun dışarı atılmadan bedende değerlendirilmesini sağlar.
Yoganın ilk filizlenmeye başladığı zamanlar günümüzden 10-15 bin yıl öncesine kadar uzanır. Bu da atalarımızın araştırmacı bir gözle doğayı gözlemledikleri günlere kadar gider. Şamanik dönem yaşantısındaki insanlar, hayvanları, bitkileri, böcekleri, kuşları ve tüm diğer canlıları dikkatle incelediler. Gerek korunma ihtiyacıyla, gerekse sezgisel uyum içgüdüsüyle onları, dansla-sesle taklit ederek onlarla birlikte yaşamanın yollarını aradılar.
İşte yoga hareketlerindeki duruş ve pozisyonların kaynağı, bu çabaların bir ürünüdür.
Bu davranışların diğer bir amacı da, hayvanların yeteneklerine ve güçlerine sahip olmaktı.
Bir tavus kuşundaki kadar sağlam bir mide, kobranın ki gibi esnek bir omurga gibi…
Daha sonra da asana denen yoga hareketlerinin bir kısmına, bu canlıların
isimleri verilmiştir.
İşte yoga hareketlerindeki duruş ve pozisyonların kaynağı, bu çabaların bir ürünüdür.
Bu davranışların diğer bir amacı da, hayvanların yeteneklerine ve güçlerine sahip olmaktı.
Bir tavus kuşundaki kadar sağlam bir mide, kobranın ki gibi esnek bir omurga gibi…
Daha sonra da asana denen yoga hareketlerinin bir kısmına, bu canlıların
isimleri verilmiştir.
Günümüzden takriben 7000 yıl önce ise, toplumun babası olarak da bilinen bilge kişi Shiva’nın düzenlemesiyle Yoga, sistemli bir bilim haline gelmiştir. Shiva aynı zamanda
müzik notalarını ilk düzenleyen ve tıp biliminde doğal tedaviyi ilk ortaya çıkartan önemli bir kişiliktir.
Daha sonra, günümüzden takriben 3500 yıl önce de, insan toplumunun savaşlarla dolu karanlık bir dönemden geçtiği zamanlarda Krişna isimli bilge kişilik ortaya çıkar. Krişna değişik ırklardan insanlar arasındaki savaşı sona erdirir ve altın bir çağ başlatır. Dünyanın en uzun epik destanı olan ve bu karanlık çağı ve aydınlığa çıkış sürecini anlatan Mahabharata’da Krişna, insan hayatındaki yogayı açıklık, dürüstlük ve saflık
açısından değerlendirir.…Ve bundan 2300yıl önce de ilk kez, Patanjali isimli bir başka bilge kişi de sözlü gelenek ve pratikle o güne kadar gelen yoga tekniklerini “Yoga Sutra”sında yazılı hale getirmiştir.
müzik notalarını ilk düzenleyen ve tıp biliminde doğal tedaviyi ilk ortaya çıkartan önemli bir kişiliktir.
Daha sonra, günümüzden takriben 3500 yıl önce de, insan toplumunun savaşlarla dolu karanlık bir dönemden geçtiği zamanlarda Krişna isimli bilge kişilik ortaya çıkar. Krişna değişik ırklardan insanlar arasındaki savaşı sona erdirir ve altın bir çağ başlatır. Dünyanın en uzun epik destanı olan ve bu karanlık çağı ve aydınlığa çıkış sürecini anlatan Mahabharata’da Krişna, insan hayatındaki yogayı açıklık, dürüstlük ve saflık
açısından değerlendirir.…Ve bundan 2300yıl önce de ilk kez, Patanjali isimli bir başka bilge kişi de sözlü gelenek ve pratikle o güne kadar gelen yoga tekniklerini “Yoga Sutra”sında yazılı hale getirmiştir.
Yoga Bir hayat yolu..Bir yaşama sanatıdır…
Yoga, dansı, müziği, sanatı, edebiyatı, ve kültürü, kısaca her yönüyle insan toplumunu kucaklar. Yine yoga, evrende ‘olan ve olmakta olan’ her şeyi; bitkiler ve hayvanlar
dünyasını ve de her bir bireyi ile tüm insanları içine alan bir hayat yoludur. Bir yogi, dünyanın her köşesinde kendi yuvasını bulabilir. Başkalarını en yakını olarak görebildiği gibi, kendi de başkalarının en yakını olabilir. Yoga yapan kişi, önce en yakın çevresi olan kendisinden başlar. Sonra, dansla, şarkıyla, meditasyonla; atomaltı parçacıklardan kainata kadar uzanan gizem perdesini aralamanın heyecanını yaşar..Ve i-na-nıl-maz eş-zamanlılıklar/ denk zamanlılıklar karşısına çıkar.
Daha sonraları meditasyon egzersizlerine, şamanlardan, Amerikan kızılderililerine, sufizmden, değişik tasavvuf öğretilerine, Çin’den Japonya’ya kadar bir çok kültürde rastlanmıştır. Kuzey Amerika kızılderilileri Hopi’lerin mitolojik metinlerinde, insanın ekseni olan omurga üzerinde uzanan çakralardan, titreşim merkezleri olarak bahsedilmektedir.
Bundan da anlaşılıyor ki yoga, insanlığın ortak bilincinin ve sezgisel bilginin bir ürünüdür.
Yoga, sadece belli bir ülkeye ya da belli bir bölgeye ait bir öğreti değildir. Zaten binlerce yıl önceki ilk çıkışı da, sınırların olmadığı, insanlığın daha bir ve bütün yaşadığı, kıtaların birbirinden ayrılmadığı jeolojik zamanlara kadar uzanmaktadır.Yoga’nın bugün Dünya’da giderek yaygınl aşmasındaki asıl neden ise; insanın zihin-bedenve ruhundaki sorunları, bizzat kendi üstünde deneyip gözlemesinde yatıyor.
Bundan da anlaşılıyor ki yoga, insanlığın ortak bilincinin ve sezgisel bilginin bir ürünüdür.
Yoga, sadece belli bir ülkeye ya da belli bir bölgeye ait bir öğreti değildir. Zaten binlerce yıl önceki ilk çıkışı da, sınırların olmadığı, insanlığın daha bir ve bütün yaşadığı, kıtaların birbirinden ayrılmadığı jeolojik zamanlara kadar uzanmaktadır.Yoga’nın bugün Dünya’da giderek yaygınl aşmasındaki asıl neden ise; insanın zihin-bedenve ruhundaki sorunları, bizzat kendi üstünde deneyip gözlemesinde yatıyor.
Yoga, aynı zamanda, insandaki hastalık tohumlarını daha ortaya çıkmadan yok eden,
‘kendi doktor insan’ ın yolunu açmaktadır.Yoga, ne kapalı kapılar ardında oturup planmış bir dogmadır ; ne de amaç için her şeyi mübah gören değişik siyasi, ya da fanatik inanç örgütlenmeleri gibidir.
‘kendi doktor insan’ ın yolunu açmaktadır.Yoga, ne kapalı kapılar ardında oturup planmış bir dogmadır ; ne de amaç için her şeyi mübah gören değişik siyasi, ya da fanatik inanç örgütlenmeleri gibidir.
Yoga, binlerce yılın deneyimi ve bilgisiyle beslenmiş bir hayata bakıştır. Yoga, varolan insanlık kültürü ve bilgi birikiminin ışığında, bütün hayatı kucaklamaya çalışan bir yaşama sanatıdır.
Aynı bir dans, bir şiir, bir müzik ya da diğer sanatlarda olduğu gibi…
Burada hiçbir dar ve kısıtlayıcı duyguya, politik ya da dinsel görünüşlü dogmaya yer yoktur. Yoga’nın vizyonunda insanların üzerinde baskı kurmayan, her türlü inanca, düşünceye eşit bir yaklaşım vardır.