Yoga felsefesine göre zihin; fiziksel olandan ruhsal olana kadar uzanan iç içe geçmiş katmanlardan meydana gelmiştir. Bilinçaltı katmanımızda insanlığın atalarından gelme değişik korku ve dürtülerle kaplanmış, içgüdüsel eğilimlerle dolu bölge de vardır.
Bu katmanlar; duyularımızı belirleyen bilinçli zihin, zekamızla ilgili bilinçaltı zihnimiz
ve de sırayla yaratıcılığımızın, ruhsallığımızın yaşadığı süper bilinçli katmanlardır. En dipte de zihnin ruhla birleştiği saf bilinç katmanı vardır.
Fakat insanların çoğu genellikle zihnin duyular ve zeka ile ilgili katmanlarında yaşar.
Bunun için herkes sanatçı, yaratıcı olmak ister ama olamaz. Saf zihniyle, ruhunun istediği gibi özgürce yaşamak ister ama yaşayamaz. İnsanların önündeki sosyal ve ekonomik şartlar da bu isteğin önündeki en büyük engellerden biridir. Maddi ve ekonomik engelleri aşanlar ise, kendilerini duygusal ve içsel yönden geliştirmediklerinde, ciddi ruhsal çöküşler ve sıkıntılar yaşayabilirler.

Ancak gerçekçi olup imkansızı istersek, saf zihnimizle yaşayabilir, ruhumuzun istediği yere gidebilir ve bu Gezegen’i her canlı için yaşanabilir bir hale getirebiliriz. Yoksa ömrümüz onu- bunu şikayet ve bahanelerle geçer. Bunun için değil midir ki, haksızlıklarla dolu ve herkesin kendine göre haklı olduğu bir gezegende yaşıyoruz. Sinema adamı Charles Chaplin’in dediği gibi, ‘çok zekiyiz ama az hissediyoruz’. Şimdi sorunun ve sorunların özüne yani yine kendimize dönelim. Bir bilge, zihin için şunu diyor:

“Dünyanın en büyük fatihleri zihinlerini fethedenlerdir.”
Meditasyon bize bu keyifli fethin yollarını açar. Dağları ve kıtaları aşan evrensel bakışın duygusunu hissetmemizi sağlar.

Yogik meditasyonun iki temel prensibi vardır. Birincisi, zihni tek bir noktaya yoğunlaşana kadar onu dışa dönük nesnelerden kademeli olarak içeri çekmektir. İkincisi, öğretmen tarafından verilen mantranın anlam ve duygusunu tam olarak hissederek tekrar etmektir.

Bu tekrarlar fiziksel bedende güçlü titreşimler oluşturur ve bu titreşimler, beynin tam ortasında bulunan, mantar şeklindeki epifiz salgı bezi tarafından algılanır. Bilge filozoflar
bu salgı bezi için, “düşüncenin yöneticisi” ve “ruhun evi” demişlerdir. Bilim adamları epifiz salgı bezinin tüm alt salgı bezlerini ve bedenin bir çok organlarını etkileyen ve kişinin bilinç durumunu yönlendiren hormonlar içerdiğini ortaya çıkardı. Herkesin parmak izinin ya
da gülümsemesinin farklı olması gibi, beden ritmi ve zihinsel titreşimi de farklıdır. Onun için her öğrenciye verilen mantra da farklıdır. Her mantra, bir öze, özel bir söze ve özel bir titreşime ve ritme sahiptir. Bilim adamlarının doğada ki ve evrendeki her şeyin farklı bir titreşimi olduğu fikrine yaklaştığı günümüzden yıllar önce, eski çağ yogileri sezgisel bilgileriyle bu titreşimi fark ettiler. Buradan yola çıkarak değişik noktalardan yayılan titreşimleri yüksek sesle söyleyerek Sanskrit alfabesinin harflerini oluşturdular. Meditasyon yapan kişi tarafından yinelenen bu mantralar insan ruhunun titreşimlerini ortaya çıkartır ve kişi zihninde gereksiz yere ağırlık yapan düşüncelerden kurtulur. Mantralar aynı zamanda çakraların özelliklerini, nasıl olduklarını anlatan beyitlerdir. Sürekli meditasyon yapan bir kişide, elektro-manyetik dalgalar üreten beyindeki titreşim sayısı saniyede 13’ken. 4’ e kadar düştüğü saptanmıştır.
Bu daderin sükunet’ demektir.

İşte şimdi; kendi zaaflarınızla ve çevrenizdeki olumsuzluklarla mücadeleye hazırsınız…

Meditasyonda kendi yönteminizi de yaratabilirsiniz…

Buna karşın bedendeki titreşim ve ritmin evrendeki titreşim ve salınımlarla ilişkisinden yola çıkılarak yapılan mantrasız meditasyon yöntemleri de vardır. Bu da içimizdeki ve dışımızdaki titreşimleri hissederek onları aynı dalga boyuna getirmeye çalışarak olur. Kendisine verilmeye çalışılan mesihlik, guruluk konumlarını reddeden ve özgür hayata inanan Jiddu Krishnamurti, meditasyonun mantra kullanılmadan da yapılabileceğine inananlardandı. Hakikatin, yolları olmayan bir ülke olduğunu ve ona herhangi bir dogmatik
düşünce ve inanç aracılığıyla ulaşılamayacağını söyleyen J.Krişnamurti, ancak tek tek bireylerde yaratılacak, özgür bilinçsel sıçramanın birden bir yay gibi diğer bireylere sıçrayacağına inanıyordu.
1986 Yılı’nda 90 yaşında ölene kadar, içsel özgürlüğün, dışsal özgürlüğe yol açabileceğinec inandı. Bununla ilgili ; zihin, düşünce, sezgi, şiddet, yoga, meditasyon ve özgürlükle ilgili düşüncelerini Dünyanın her tarafında verdiği konferanslarla ‘müridler’ yaratmaya çalışmadan anlatmaya çalıştı.

Meditasyon yapan kişinin dikkat etmesi gereken noktalar :

1- Günde iki kez…Sabah ve akşam yemeklerden önce..

2- Sakin bir ortam…
3- Mümkünse hep aynı yer. Ya da huzur duyacağınız bir yer.
4- Doğru bir enerji akışı için dik omurga.
5- Yarım ya da tam banyo…Temizlik.
6. Belli bir aşamaya kadar derinliği olan bir müzik
7- Alçak gönüllülük…
8- Yardımseverlik…Paylaşmak
9- Doğa ile arkadaşlık
10. Özgürleşme çabası…
11. Farkındalık…
12. Duygusallıktan çok duyarlılık…
13. An biriktirmemek, anın karnını doyurmak…
14. Meditasyona nefes çalışmasıyla başlamak…