‘Dans hayatı ilk kaynağından yaratır ve yaşananı anlatır.
Hayat ve sevgi aynıdırlar. Sevgi, sürekli birleşmeyi arayan şimdiki zamandır.
Ruh kucaklamadan yaşayamaz.
Böylece dans, varoluştaki sonsuz zevki ve sevinci dile getirebilir.
Christine Brodbeck

İnsan, hangi şartlar altında olurlarsa olsun, ne danstan, ne müzikten hiçbir zaman vazgeçmedi. Sanki insan bedeninden taşan müzik, kendisini dans olarak gösteriyordu.
Doğada ağaçların salınımı, gökyüzünde kuşların uçuşu, bulutların hareketi, bir dans festivalinin görüntüleri gibi değil midir ?

1877’ de doğan, çağdaş dansın tanrıçası olarak da bilinen İsodara Duncan, anılarında şöyle yazıyor, “Dans etme fikrinin kafamda ilk belirişi, çok küçükken deniz kıyısına gidip dalgaları seyre daldığım zamanlara rastlar. Onların hareketlerini dikkatle izler, aynı ritmle dans etmeye çalışırdım. Dans etmek için tek okul tanıyorum: Doğa.

Asanaları doğadan esinlenerek keşfeden yoganın da dansla ilgilenmemesi mümkün değildi.
Shiva’ nın karısı Parvatti’nin geliştirdiği yoga dansları bugüne kadar gelmiştir.